Antik Yunan’da demokrasi, bugünkü anlayışımızdan biraz farklıydı. Öncelikle, demokrasi Yunan şehir-devletlerinde (polis) var olan bir sistemdi ve modern demokrasiye kıyasla daha sınırlı bir katılımı içeriyordu. İlk olarak, Atina’nın demokratik yapısına odaklanalım.
Atina, en iyi bilinen antik Yunan demokrasisinin merkeziydi. MÖ 5. yüzyılda, Perikles’in liderliği altında, Atina demokrasisi en parlak dönemini yaşadı. Ancak, bu demokrasi sadece bazı vatandaşlar için geçerliydi. Erkek, doğuştan Atina yurttaşı olanlar, demokratik süreçlere katılma hakkına sahipti. Bu da kadınlar, köleler ve yabancılar gibi diğer grupların dışlanmasına yol açıyordu.
Atina’da demokrasi, doğrudan katılımla işlerdi. Halk, doğrudan topluluk toplantılarında politik konuları tartışır ve oylarını kullanırdı. Bu toplantılara “Ekklesia” adı verilirdi ve burada yasalar oluşturulur, kararlar alınırdı. Bununla birlikte, Atina’nın nüfusu oldukça kalabalık olduğu için, tüm vatandaşların toplantılara katılması zor olabilirdi. Bu sebeple, rastgele seçilen bir konsey olan “Boule” (Meclis) görevlendirilmişti. Bu konsey, Ekklesia için öneriler hazırlar ve toplantılara sunardı.
Diğer bir önemli unsur, halk mahkemeleriydi. Atina’da yargı sistemi, rastgele seçilen jüri üyeleri tarafından yönetilirdi. Bu jüri, yasaları yorumlar, davaları dinler ve adaleti sağlamak için kararlar alırdı. Bu da demokrasinin yargı süreçlerine ve hukukun işleyişine nasıl entegre olduğunu gösterir.
Ancak, Atina’daki demokrasi tam anlamıyla kusursuz değildi. Katılımcılık sınırlıydı ve karar verme süreci zaman alıcı olabilirdi. Ayrıca, bazen halkın kararları popülist etkiler altında alınabilirdi ve azınlıkların sesi duyulmazdı. Ayrıca, demokrasi dönemi boyunca politik istikrarsızlık da yaşanmıştır.
Atina dışında, diğer Yunan şehir-devletlerinde de çeşitli demokratik uygulamalar vardı, ancak her birinin kendi özgün yapısı vardı. Sparta gibi bazı şehir-devletlerinde demokrasi yerine daha otoriter bir yapı bulunuyordu.
Sonuç olarak, Antik Yunan’da demokrasi, belirli bir grup vatandaşın katılımını içeren doğrudan bir sistemdi. Atina’daki bu sistemin temelinde, halkın topluluk toplantılarında doğrudan katılımı, rastgele seçilen konseylerin rolü ve jüri sistemine dayalı bir yargı sistemi bulunmaktaydı. Ancak, modern demokrasiden farklı olarak, sadece belirli bir sınıfa ait olan bu demokratik süreçler, bazı grupların dışlanmasına ve katılımın kısıtlanmasına neden oluyordu.