Amerika Birleşik Devletleri’nin İspanya’ya karşı kazandığı zafer, 1898 yılında gerçekleşen İspanyol-Amerikan Savaşı’nda elde edilmiştir. Bu savaş, dünya çapında büyük etkilere sahip olmuş, siyasi haritaları yeniden çizmiş ve emperyalizmin yükselişini hızlandırmıştır. Savaşın sonucunda Amerika’nın zaferiyle İspanya’nın sömürgeleri arasında Filipinler ve Porto Riko da bulunmaktaydı ve Amerika bu toprakları ele geçirmiştir.
İspanyol-Amerikan Savaşı, birçok karmaşık etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu etkenler arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin genişleme arzusu, emperyalist politikaları, ticari çıkarları, ve Küba’daki İspanyol egemenliğine karşı duyulan sempati yer almaktaydı. Savaşın ana tetikleyicisi, 1898 yılında patlak veren Küba İsyanı ve Amerika’nın buna duyduğu ilgi ve müdahalesi oldu. Amerika, Küba’daki İspanyol hakimiyetini sonlandırmak ve adanın bağımsızlığını desteklemek amacıyla müdahalede bulunma kararı aldı.
Savaş, Amerika’nın deniz gücü ve modern silahlarının İspanya’nın daha geleneksel ve zayıf donanmasına karşı üstünlük sağlamasıyla hızlı bir şekilde ilerledi. Ünlü Amerikan filosu, İspanyol donanmasını Manila Körfezi’nde yok etti ve Filipinler’in Amerikan kontrolüne girmesini sağladı. Aynı dönemde, Amerikan birlikleri Porto Riko’ya çıkarma yaparak burayı da ele geçirdi. Savaşın sonunda, Paris Antlaşması ile İspanya Filipinler, Porto Riko ve Guam’ı Amerika’ya devretmek zorunda kaldı.
Ancak, Amerika’nın bu zaferi ve yeni toprakları ele geçirme çabası tartışmalıydı. Bazıları, Amerika’nın emperyalist eğilimlerini eleştirdi ve yeni elde edilen topraklarda yerel halkların kendi kendilerini yönetme hakkını ihlal ettiğini düşündü. Özellikle Filipinler’de, Amerikan yönetimi karşıtlık ve isyanları tetikledi ve uzun süreli bir karışıklığa sebep oldu.
Amerika’nın İspanyol-Amerikan Savaşı’ndaki zaferi, ülkenin küresel güç olma yolunda önemli bir adımı olarak kabul edilir. Ancak bu zafer, ülkenin dış politikasında ve sömürgecilik anlayışında bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Filipinler ve Porto Riko’nun ele geçirilmesi, Amerika’nın uluslararası arenada daha etkin bir rol oynamasına ve küresel güç dengelerinde değişikliklere yol açtı.