Uygur Türkleri, tarih boyunca Orta Asya’nın geniş coğrafyasında önemli bir rol oynamış bir Türk etnik grubudur. Günümüzde Uygur Türkleri genellikle Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yoğunlaşmış olsa da, tarihsel olarak farklı dönemlerde değişik coğrafi bölgelerde yerleşik olmuşlardır.
Uygur Türkleri’nin coğrafi dağılımını anlamak için öncelikle tarihleri boyunca geçirdikleri önemli aşamalara göz atmak gereklidir. İlk olarak, Orta Asya’nın tarihi Türk bozkırlarında M.S. 8. yüzyılda Uygur Kağanlığı’nın kurulmasıyla Uygur Türkleri belirgin bir varlık kazandılar. Uygur Kağanlığı, bugünkü Moğolistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Çin’in kuzeybatısındaki bölgeleri içine alıyordu.
Ancak, Uygur Türkleri’nin tarih boyunca göçebe yaşam tarzından yerleşik yaşam tarzına geçişleri ve coğrafi hareketlilikleri söz konusu olmuştur. Özellikle 9. yüzyılın sonlarına doğru, Uygur Türkleri’nin Kaşgar ve Hotan gibi önemli şehirlerde yerleşik hayata geçtikleri görülmektedir. Bu dönemde İslam’ın etkisiyle kültürel ve dini bir dönüşüm yaşandı.
Uygur Türkleri’nin coğrafi dağılımı açısından önemli bir dönem de 10. yüzyıldaki Karahanlı Devleti’ne kadar uzanır. Bu devlet, Orta Asya’nın büyük bir bölümünü kapsayan bir Türk devletiydi ve Uygur Türkleri de bu devlette etkili bir şekilde yer aldılar. Karahanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından Uygur Türkleri, Selçuklu Devleti gibi diğer Türk devletleri içinde etkin rol oynadılar.
Günümüzde, Uygur Türkleri genellikle Çin’e bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yoğunlaşmış durumdadır. Ancak, bu bölge Uygur Türkleri için sadece tarihsel bir vatanı temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda Uygur Türkleri ile Çin hükümeti arasındaki etnik ve kültürel dinamiklerin odak noktası olmuştur. Çin hükümeti ile Uygur Türkleri arasındaki çeşitli sorunlar, uluslararası toplumun dikkatini çekmiş ve Uygur Türkleri’nin coğrafi dağılımı üzerindeki etkilerini derinleştirmiştir.
Uygur Türkleri’nin coğrafi dağılımını anlamak için kültürel, tarihsel ve siyasi bağlamı göz önünde bulundurmak önemlidir. Uygur Türkleri’nin geçmişteki göçleri ve yerleşimleri, günümüzdeki durumlarını anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda etnik kimliklerini ve kültürlerini şekillendiren faktörleri de ortaya koymaktadır.